AÖL Türk Dili ve Edebiyatı 1
Ders Özetleri, Türk Dili ve Edebiyatı

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 1 – 1-2. ÜNİTE

1. ÜNİTE

Yapılan tarif ve tanımlarda edebiyatın sanat kaygısı her zaman ön planda tutulmuştur. Kullanılan dilin duygu, düşünce ve hayalleri etkili bir şekilde anlatacak nitelikte olması gerektiği vurgulanmaktadır. Duygu, düşünce ve hayallerimizi kimi zaman söz kimi zaman da yazıyla anlatırız. Bu anlatımı yapan kimsenin meydana getirdiği esere edebiyat, bu eseri meydana getirene de edebiyatçı denilmektedir.

Daha da özelleştirecek olursak insanda estetik bir duygu oluşturan ve bu çerçeveden kaleme alınan her türlü esere; bu eserleri inceleyen bilim dalına edebiyat denilmektedir.

 

 

Arapça “edep” sözcüğünden türetilen edebiyat kavramı, Avrupa’da daha çok “literatür”
kelimesi ile karşılanır. Günümüzde şu karşılıklarıyla birlikte anlaşılmaktadır:
1. Dil ürünü olan her türlü sözlü ve yazılı eser.
2. Yalnız sanat gayesi ile meydana getirilen sözlü ve yazılı eserler.
3. Söz ve yazı sanatını öğreten bilim dalı.
4. Sözlü, yazılı dil ürünlerini meydana getirme işi.
5. Edebî ürünlerin bağlı bulunduğu saha (Türk edebiyatı, Fransız edebiyatı, divan edebiyatı,
halk edebiyatı gibi).

Metinde Geçen Kelime ve Kelime Grupları
estetik: Güzellik duygusuna uygun olan. literatür: Edebiyat

Edebiyatın Güzel Sanatlar Arasındaki Yeri

Güzellik ve zevkle ilgilenen sanatlara “güzel sanatlar,” sanat ürünlerini meydana getiren kişiye de “sanatçı” denir. Güzel sanatların sınıflandırılması şöyledir:

GÜZEL SANATLAR
Fonetik (İşitsel)
Sanatlar
Plastik (Görsel)
Sanatlar
Ritmik (Dramatik) Sanatlar
Edebiyat
Müzik
Resim
Heykel
Fotoğraf
Mimari
Hat
Ebru
Marangozluk…
Tiyatro
Dans
Sinema
Bale
Opera
Malzemesi
Kelime
Ses
Nota…
Malzemesi
Taş
Toprak
Boya
Tunç…
Malzemesi
Hareket
Sahne
Oyuncu…

Malzeme farkı, sanatların birbirinden ayrıldıkları noktadır. Bu ayrışma, sanatçının ele aldığı aşk, özlem, ayrılık, çocukluk gibi bir temayı edebiyatta kelimeleri, resimde ise boyayı kullanarak anlatmasına sebep olur.

Edebiyatın bilim dallarıyla ilişkisi:

Edebiyat-tarih ilişkisi: Tarih, insanların geçmişte bıraktığı yazılı belgeler ve yaptıkları eserle dayalı, onların hayatlarını birçok yönden ele alarak araştıran bilim dalıdır. Yazarlar, edebî eserlerinde tarihin verilerinden yararlanırlar.

Edebiyat-toplum bilimi (sosyoloji) ilişkisi: Edebî türler içinde roman, hikâye, tiyatro vb. türlerin çoğunlukla insan ilişkilerine yöneldiği bilinmektedir. İnsan topluluklarının yapısı, gelişmesi olaylar karşısında tepki ve tutumları ise toplum biliminin alanına girmektedir.

Edebiyat-psikoloji ilişkisi: Psikoloji, insanın bireysel oluş ve olgularını ele alırken bunun diğer bireylerle olan ilişkiler düzlemini de sorgular. Bir edebî eserin içinde yer alan bütün unsurlar ve bu unsurların birbirleriyle bağlantılarını da ele alır. Sonuç olarak psikoloji, tek başına bir bilim alanı olmanın yanında edebiyatın da en önemli kaynaklarından ve ilgi alanlarından biridir.

 

 

Edebiyat-felsefe ilişkisi: Edebiyatın birçok alanla ilişkisi olmakla birlikte, en etkin ve iç içe geçmiş ilişkisi de felsefe iledir. Felsefe ve edebiyat ilişkisi iki açıdan değerlendirilebilir. Felsefe edebiyat arasındaki en temel ilişki sistemi, edebiyat kuram ve akımlarında görülmektedir. Bununla birlikte edebî eserde ortaya konulan bir dünya ve bu dünyanın ilişkiler sistemi sorgulanırken felsefe devreye girer.

Edebiyat-coğrafya ilişkisi: Her eser bir mekânın üzerinde ve o mekânın etkileri ile kaleme alınır. Mekân söz konusu olduğunda coğrafya da devreye girer. Bu yüzden bir edebiyat eserini, dolayısıyla edebiyatı coğrafyadan ayrı düşünmek mümkün değildir.

EDEBİYAT TÜRLERİ

Edebiyat türü, biçim ve öz bakımından (şekil ve muhteva) ortak kurallara göre yazılmış (veya söylenmiş) eser kümelerine takılan isimdir. Batı edebiyatlarında 19. yüzyıl başlarına kadar edebî tür sayısı azdı. Nesirde nutuk, roman, tarih, tenkid, mektup adlarıyla beş, nazımda ise lirik, epik, dramatik, didaktik diye dört edebiyat türü sayılıyordu.

20. yüzyıl başından beri, toplu edebiyat çığırları devrinin kapanması ve şahsî çığırlar açılması, yepyeni türlerin doğuşunu sağlamıştır. Hikâye ile röportaj, deneme; hatta şiirle masal, felsefe arasında benzemeye varan yaklaşmalar görülmektedir. Bununla birlikte yerleşmiş diyebileceğimiz edebiyat türleri üç bölümde toplanabilir:

1. Sözlü Edebiyat Türleri
2. Nazım Türleri
3. Nesir Türleri

Metin Türleri : Edebiyat eserlerinin biçimlerine, teknik özelliklerine ve konularına göre ayrıldığı çeşitlere “tür” denir. Her metnin kendine özgü anlamı, yazılış amacı, anlatım biçimi, dili ve yapısı vardır. Bazı metinler öğretmeyi, bazıları düşündürmeyi, bazıları da sezdirip duygulandırmayı amaçlar. Metinler bu özelliklerine göre sınıflandırılır.
Sanat Metinleri
1. Coşku ve heyecan dile getiren metinler (şiir)
2. Olay çevresinde gelişen metinler
a. Göstermeye bağlı metinler (trajedi, komedi, dram; Karagöz, meddah, orta oyunu)
b. Anlatmaya bağlı metinler (fabl, masal, halk hikâyesi, roman)
Öğretici Metinler
1. Kişisel hayatı konu alan metinler (mektup, günlük, anı, biyografi, otobiyografi, gezi yazısı)
2. Gazete çevresinde gelişen metinler (eleştiri, makale, deneme, fıkra, haber metni, sohbet)
3. Felsefi metinler
4. Tarihî metinler
5. Bilimsel metinler

Edebî metinler, bir dilin imkânlarıyla birtakım estetik uyarımlara yol açarak insanı etkileyen, insanda güzel duygu, düşünce ve hayaller uyandıran yazılı ya da sözlü olarak oluşturulan, edebî değer taşıyan ve yüksek bir haberleşme kuran metinlerdir. Edebî metinler, bir şairin veya yazarın kaleminden çıkmış edebî değerine sahip, bireysel ya da anonim olan şiir, hikâye, roman, tiyatro metinleri, masal, halk hikâyesi gibi metinlerdir.

Öğretici metinler, okuyucuya bilgi vermek, onun düşünce ve kanaatlerini değiştirmek veya kuvvetlendirmek amacıyla kaleme alınan metinlerdir. Bu tür metinlerde amaç okuyucuyu bir konuda aydınlatmak ve bilgi vermektir.

 

Edebî Metinlerin ÖzellikleriÖğretici Metinlerin Özellikleri
•  Muhatabında estetik heyecan (güzellik duygusu) uyandırır. Doğrudan bilgilendirme amacı taşımaz.
• Günlük dilden farklı edebî bir dile
sahiptir. Kelimeler yan ve mecaz anlamlarıyla kullanılır.
• Ferdî, tek ve biricik eserlerdir.
• Edebî metni oluşturan birimler bütün içerisinde anlam kazanır.
• Çok anlamlılık söz konudur.
• Anlatıcı öznel bir tutum izler.
• Estetik bir kaygıyla yazılır. Sanatlı mecazlı anlatıma başvurulur.
• Özel bir iletişim aracıdır. Yaratıldığı dili konuşan topluluğun yaşamış olduğu duygusal ve düşünsel gelişmeleri
yansıtır ve kültür taşıyıcısıdır.
• Gerçeğimsi (kurmaca) bir yapıya sahiptir.
• Bilgi verme amaçlıdır. Nesnel bilgilere yer verilir.
• Kelimeler gerçek anlamlarıyla kullanılır.• Tanımlar, yer, zaman, miktar gibi somut ve kesin bilgiler içerir.
• Sunulan somut, sayısal bilgiler grafiklere, çizelgelere, tablolara dönüştürülür.
• Anlatıcı nesnel bir tutum izler.
• Anlatım sade, cümleler kısadır.
• Terimler ve teknik kelimeler yoğun olarak kullanılır. Söz sanatlarına baş vurulmaz.
• Anlatım açık ve nettir.
• Kurmaca söz konusu değildir.

Dil Bilgisi

Coğrafi, Siyasi ve Kültürel Özelliklerden Kaynaklanan Farklılıklar
Lehçe: Bir dilin tarih içerisinde bilinmeyen bir dönemde kendinden ayrılmış olup büyük farklılıklar gösteren kollarına denir. “Çuvaşça ve Yakutça” Türkçenin lehçeleridir.
Şive: Bir dilin bilinen tarihî seyri içinde kendinden ayrılmış olup bazı farklılıklar gösteren kollarına denir. “Kırgızca, Kazakça, Azerice…” Türkçenin şiveleridir.
Ağız: Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine denir. Yörelere göre söyleyiş farklılıkları vardır ama yazılış aynıdır. “Karadeniz ağzı, Ege ağzı…” Türkçenin ağızlarıdır.
Argo: Bir sosyal sınıfın, bir meslek grubunun ya da bir topluluğun üyelerinin kullandığı, genel dilin kelimelerine yeni anlamlar yükleyerek ya da yeni kelimeler, deyimler katarak oluşturulan özel dil.
Jargon: Dilcilerin grup dili ya da özel dil adını verdikleri diller; bir toplumda bireyin içinde bulunduğu sınıfa, yaşa, özellikle mesleğe göre belirlenen dillerdir.

Bir ülkedeki ağızlardan biri çeşitli sebeplerden ortak kültür dili durumuna gelir, bu ortak kültür dili zamanla ülkenin standart dili olur.

a. Yazma Tür ve Tekniklerini Tanıma

Yazı; insanların karşısındakilere duygu, düşünce ve isteklerini aktarmak için kullandığı bir araçtır. “Nasıl yazmalıyız?”
Yazma eylemi çeşitli aşamalarla gerçekleşen bir sürece dayanır. Yazma süreci:
1. Hazırlık Aşaması
2. Planlama
3. Taslak metin oluşturma
4. Düzeltme ve geliştirme
5. Yazılan metni paylaşma

1. Hazırlık Aşaması : Öncelikle yazının teması belirlenir. Gerçekten ilgi duyulan veya yeterince bilgiye sahip olunan konular hakkında yazmak genellikle başarılı sonuç verir! Yazının amacı belirlenir. Yazıların genel olarak iki temel amacı vardır: bilgi vermek ve güzellik duygusu uyandırmak. Yazar ile okuyucu arasındaki iletişim sürecinde ortaya çıkan ilişki, yazının amacını da oluşturur.

Hazırlık aşamasında bir sonraki adım, metin türünü ve anlatım biçimini belirlemektir. Yazının amacına göre anlatım biçimi ve metin türü farklılık gösterir.

2. Planlama : Plan, ele alınan konuyla ilgili verilerin, ayrıntıların, duyguların, düşüncelerin önceden tasarlanıp düzenlenmesi, sıraya konulmasıdır. Yazıya nasıl başlayacağını, neyi, nerede, ne kadar anlatacağını, konuyu nasıl geliştireceğini, nasıl sonuçlandıracağını önceden düşünüp tasarlar. Böylece düşünceler bir sıra ile verilerek ana düşünceye ulaşır. Anlatımda düşünce dağınıklığının önlenmesi, yazının tutarlı olması ve bütünlük taşıması plan yapmanın yararlarından bazılarıdır.

Yazı planında üç bölüm vardır: giriş, gelişme ve sonuç bölümü.

Giriş bölümü: Konunun ortaya konduğu, okuyucuyu konuya hazırlamak amacıyla düzenlenen bölümdür. Olay ağırlıklı yazılarda giriş bölümüne “serim” de denir. Konuya soru sorarak, betimleme yaparak ya da doğrudan bir hikâye, bir özdeyiş, bir atasözü ile farklı şekillerde giriş yapılabilir.

 

 

Gelişme bölümü: Yazının gövdesi sayılabilen bölümdür. Bir yazıda en az iki üç paragraftan oluşur. Bu bölümde konu çeşitli yönleriyle ele alınır, açıklanır, tartışılır. İspatlar, örnekler, belgeler yine bu bölümde yer alır. Olay ağırlıklı yazılarda “düğüm” adını alır.

Sonuç bölümü: Yazının son bölümüdür. Konu bu bölümde bir yargı ile biter. Okuyucunun veya dinleyicinin kafasındaki soruların cevaplandırıldığı, ilk iki bölümde anlatılanlardan çıkan temel yargının veya çözümün verildiği bölümdür. Sonuç bölümü, tıpkı giriş bölümü gibi kısadır. Olay ağırlıklı yazılarda bu bölüme “çözüm” denir.
Yazıdaki giriş, gelişme ve sonuç bölümleri paragraflarla gösterilir. 

Paragraf; bir fikri, bir duyguyu, bir düşünceyi, bir yargıyı, bir durumu, bir isteği belirten; bir fikrin, bir yardımcı fikrin anlatıldığı cümle ya da cümleler topluluğudur. Paragraf, yazıda düşünce birimidir. Her paragrafta ana fikri destekleyen, besleyen, geliştiren bir yardımcı fikir işlenir. Paragraflar arasında anlam, fikir, dil ve üslûp bütünlüğü olmalıdır.

Paragraf Çeşitleri
Olay paragrafıİlgi çekici bir olayı, daha çok kronolojik sıraya bağlı kalarak anlatan paragraflardır. Masal, hikâye, roman gibi türlerde kullanılır.
Fikir paragrafıBir fikrin delillerle desteklenerek inandırıcı, etkili, mantıklı bir biçimde anlatıldığı paragraflardır. Fıkra, makale gibi düşünce yazılarında kullanılır.
Tahlil paragrafıBir olayı, olay kişilerinin davranışlarını, bir meseleyi, bir fikri, bir özelliği çözümleme yoluyla ele alan paragraflardır.
Tasvir paragrafıOlay ağırlıklı metinlerde mekân, varlık ve nesneleri ayırıcı nitelikleriyle okuyucuya tanıtmak üzere kurulmuş paragraflardır.

Metnin Ana Düşüncesini Belirleme

Metnin yazılış amacı ve yazarın konuya bakış açısına göre ana düşünce belirlenir. Ana düşünce, yazarın metinde ulaşmak istediği amacın en kısa ifadesidir.

Düşünceyi Geliştirme Yolları 
Tanımlama: Bir varlığın, bir kavramın temel niteliğiyle ya da bir olayın belirgin özellikleriyle ifade edilmesine tanımlama denir. Tanım, kısaca “nedir” sorusuna verilen cevaptır.
Örnekleme: Bir düşüncenin ona yakın asıl düşünceyi hatırlatıcı, destekleyici türlü kavram, isim ve durumlar ile desteklenmesine örnekleme denir.
Sayısal verilerden yararlanma: Bir düşünceyi bilimsel, matematiksel ya da sayısal verilerden yararlanarak destekleme yoluna sayısal verilerden yararlanma denir.
Tanık gösterme: Bir düşüncenin ilgili konuda uzmanlığı ve yeterliliği kabul görmüş bir kişiden alıntı yapılarak desteklenmesi yoluna tanık gösterme denir.
Karşılaştırma: Bir düşüncenin iki varlık, iki kavram ya da iki şey arasındaki benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanma yoluyla ortaya konulmasına karşılaştırma denir.
Benzetme: Aralarında benzerlik olan iki şeyden nitelikçe zayıf olanı güçlü olanla anlatmaktır.

3. Taslak Metin Oluşturma : Yazma sürecinin en önemli aşamalarından biri de metin türünün temel özelliklerini taşıyan taslak metin oluşturmadır. Taslak metin yazıda işlenecek görüşlerin ana hatlarıyla ele alındığı ön çalışmalardır.

4. Düzeltme ve Geliştirme : Taslak metnin bilgi, duygu, düşünce ve olayların açık, anlaşılır ve ikna edici biçimde sunulup sunulmadığı; tutarlılık, yazım, noktalama, sayfa düzeni vb. açılardan gözden geçirilmesidir.

5. Yazılan Metni Paylaşma : Yazılan metinler arkadaşlarla, aile bireyleriyle ya da elektronik ortamlarda (sosyal ağlar, bloglar, web sayfası) başkalarıyla paylaşılabilir.

b. Yazma Sürecini Uygulama

Hazırlık
• “Çalışkanlık” gibi genel bir konu seçiniz.
• Yazınızın amaç ve hedef kitlesini konuya bağlı olarak belirleyiniz.
• Metnin türünü yazınızın amacına göre belirleyiniz.
• Elde edilen düşünce, bilgi ve olaylara göre seçilen konuyu bireysel olarak sınırlandırınız.

Planlama
• Metnin türüne göre bir yazı planı oluşturunuz.
• Metnin ana düşüncesini belirleyiniz.
• Ana düşünceyle bağlantılı yardımcı düşünceleri belirleyiniz ve sıralayınız.
• Yardımcı düşünceleri destekleyen düşünceyi geliştirme yollarını belirleyiniz.

Taslak Metin Oluşturma
• Hazırladığınız plandan yararlanarak düşünceleri, bilgileri veya olayları paragraf yapısına dikkat ederek ve düşünceyi geliştirme yollarından birkaç tanesini kullanarak taslak metninizi yazınız. Taslak metni oluştururken aşağıda belirtilen hususlara dikkat ediniz.
• Yazınızı, duygu ve düşüncelerinizi basit, birleşik, sıralı, bağlı, eksiltili, devrik, kurallı cümle; isim cümlesi, fiil cümlesi şeklinde farklı cümle yapılarını kullanarak yazınız.
• Cümle ve paragraflar arasındaki ilişkileri dikkate alarak yazınız. Bu ilişkilerin tamlamalar, zamirler, bağlaçlar, edatlar, eksiltili anlatım gibi dil yapılarıyla ve konu sürekliliğinin sağlanmasıyla oluşturulduğunu unutmayınız.

• Yazınızda kullanacağınız metin türüne göre açıklayıcı, tartışmacı, betimleyici, öyküleyici anlatım türlerini; betimleme, diyalog, monolog vb. anlatım tekniklerini kullanınız.

• Yazınızda, duygu ve düşüncelerinizi açık ve etkili biçimde ifade eden paragraflar oluşturmaya çalışınız. Anlatımınızın açık, akıcı, yalın ve duru olmasına dikkat ediniz.
• Taslak metninizi, daha önceden belirlediğiniz ana düşünce, yardımcı düşünce ve düşünceyi geliştirme yolları doğrultusunda oluşturunuz.

Düzeltme ve Geliştirme
Düzeltme aşamasında yazdığınız metni kendiniz değerlendirebilirsiniz. Metninizi içerik ve biçim açısından gözden geçirip tutarlılık, cümle ve paragraflar arası ilişki, başlık, kelime tercihleri, anlatım bozuklukları, yazım ve noktalama, sayfa düzeni, okunaklılık vb. açısından değerlendiriniz.

Yazılan Metni Paylaşma
Yazılarınızı arkadaşlarınız ve aile bireylerinizle ya da elektronik ortamlarda (sosyal ağlar, bloglar, web sayfası…) başkalarıyla paylaşınız.

SÖZLÜ İLETİŞİM

a. Sözlü İletişim Tür ve Tekniklerini Tanıma

İletişimin Tanımı : Gönderici ve alıcı konumundaki iki insan ya da insan grubu arasında gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışverişine iletişim denir.

İletişimin Ögeleri
İletişimin kurulması için gönderici (kaynak), alıcı, ileti (mesaj), kanal (iletim yolu), bağlam (ortam), dönüt (geri bildirim), kod gibi temel ögelere ihtiyaç duyulur.
Gönderici: Duygu, düşünce ve isteklerin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluktur.

Alıcı: Duygu, düşünce ve isteklerin iletildiği, aktarıldığı kişi ya da topluluktur.
İleti: Gönderici ile alıcı arasında aktarılan duygu, düşünce, isteğe denir.
Kanal: Göndericinin, iletiyi alıcıya gönderirken kullandığı yol veya araçtır.
Bağlam: İletişimin gerçekleştiği yerdir.
Dönüt: Alıcının göndericiye verdiği her türlü cevaptır.
Kod: İletişimin dil biçimi hâlinde düzenlenmesi, şifrelenmesidir. Nesneler kelimeler hâlinde kodlanır. Gönderici; iletisini yazıyla, resimle, rakamla vb. aktarabilir. İşte bunlardan her biri şifredir.

KONU TESTİNİ ÇÖZÜNÜZ…

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 1 – 1. ÜNİTE 2 ŞIKLI TESTLE KOLAY ÖĞREN…

2. ÜNİTE HİKÂYE

Hikâye (Öykü) 

Gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa, düzyazı şeklindeki anlatılara denir. Hikaye kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır.

Dünya edebiyatında bilinen ilk hikâye örneği İtalyan yazar Boccaccio’nun (Bokaçyo) Decameron (Dekameron) adlı eseridir. Eser temel olarak 1348 yılında İtalya’da ortaya çıkan bir veba salgınını konu alır. Rusya’da Gogol (Gogöl), Dostoyevski, Turgenyev ve Çehov hikâye türünün gelişmesine büyük katkı sağlamıştır.

Batılı anlamda hikâye, Türk edebiyatına 19. yüzyılda Tanzimat’la girmiştir. İlk örneğini Ahmet Mithat Efendi “Letâif-i Rivâyat” adlı eserini yazarak vermiş; “Kıssadan Hisse” ile bu türü geliştirmiş, Samipaşazade Sezai “Küçük Şeyler” adlı eseriyle modern hikâyeyi oluşturmaya başlamıştır. Bağımsız bir tür olma özelliğini ise Millî Edebiyat Dönemi’nde Ömer Seyfettin’le kazanmıştır. Hikâyenin Cumhuriyet Dönemi’nde ulaşması ve edebiyatımızın Anadolu’ya açılması hususunda, Halide Edip, Yakup Kadri ve Refik Halit, bu dönemin hikâye türünde eser veren tanınmış diğer isimlerdir.

Hikâyenin Yapı Unsurları

a. Olay: Hikâyelerde kahramanının başından geçen bir olay ya da durum anlatılır. Olay örgüsü; metinlerde olay, ya metindeki kişiler arasında cereyan eden ilişkiler ya da kahramanın iç çatışmaları sonucu ortaya çıkan olay halkalarına denir.

b. Kişiler: Olayın oluşmasında etkili olan ya da olayı yaşayan insanlardır. Hikâyede az kişi vardır. Bu kişiler “tip” olarak karşımıza çıkar ve ayrıntılı bir şekilde tanıtılmaz. Hikâyede kişiler sadece olayla ilgili “çalışkanlık, titizlik, korkaklık, tembellik” gibi tek yönleriyle anlatılır.

c. Mekân (yer): Hikâyede sınırlı bir çevre vardır. Olayın geçtiği mekân çok ayrıntılı anlatılmaz, kısaca tasvir edilir. Olayın anlatımı sırasında verilen ayrıntılar mekân hakkında okuyucuya ipuçları verir.

ç. Zaman: Olayın yaşandığı dönem, an, mevsim ya da gündür. Hikâye kısa bir zaman diliminde geçer.

d. Hikâyede Anlatıcı ve Bakış Açısı
Anlatıcı: Hikayede olayı okuyucu/ dinleyiciye aktaran kurmaca kişidir.
Bakış açısı: Herhangi bir varlık, olay ve insan karşısında, sahip olduğumuz dünya görüşü, hayat tecrübesi, kültür, yaş, meslek, cinsiyet, ruh hâli ve yere göre aldığımız algılama, idrak etme ve yargılama tavrıdır. Bakış açıları ve anlatıcı türleri şunlardır:

1. Hâkim bakış açısı (İlahi/Tanrısal bakış açısı): Yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her şeyi bilir, görür ve duyar.

2. Kahraman bakış açısı: Kahramanlardan birisidir. Bu anlatıcı, aynı zamanda olay örgüsünün bütün yükünü üstlenen asıl kahraman olabileceği gibi daha da geri planda yer almış kahramanlardan biri de olabilir.

3. Gözlemci bakış açılı (Ben veya O) anlatıcı: Kurmaca dünyada olup bitenleri, sadece gözlemekle yetinir. İkinci aşamada da gözlemlerini âdeta bir kamera tarafsızlığı ile okuyucuya aktarır. Bir yansıtıcı konumundadır. Çok daha az bilgilidir.

Uyarı: Hikâyede tek bir bakış açısı kullanılabileceği gibi birkaçı bir arada da kullanılabilir.

Hikâyenin Planı

Hikâyenin planı da diğer yazı türlerinde olduğu gibi üç bölümden oluşur ancak bu bölümlerin adları farklıdır. Bunlar:
a. Serim: Hikâyenin giriş bölümüdür. Bu bölümde olayın geçtiği çevre, kişiler tanıtılarak ana olaya giriş yapılır.
b. Düğüm: Hikâyenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür.
c. Çözüm: Hikâyenin sonuç bölümü olup merakın bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür.

Hikâyeler ikiye ayrılır: olay hikâyesi ve durum hikâyesi.

 

 

Hikâyede Kullanılan Anlatım Biçim ve Teknikleri

Hikâyelerde anlatımı tekdüzelikten kurtarmak için değişik anlatım biçimleri ve teknikleri kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

a. Öyküleyici anlatım: Bir durumdan başka bir duruma geçişi, hareketli bir yaşam kesitini bir olaya bağlı olarak anlatma yöntemidir. Öyküleyici anlatımın en önemli özelliği olayların kişi, mekân ve zamana bağlı olarak anlatılmasıdır. Okur, hikâyenin içine çekilir. Olayın bir başlangıcı bir de sonucu vardır.

b. Betimleyici anlatım: Bir yer, kişi ya da nesneyi ayrıntılı olarak anlatmaya, sergilemeye denir.

c. Diyalog (konuşma): Hikâyede her şey anlatıcının ağzından öğrenilir. Sürekli anlatma (dedi, yaptı…) bir süre sonra okuru sıkar. Yazar, bu tek düzeliği ortadan kaldırmak ve eserine canlılık katmak amacıyla zaman zaman olay kişilerini konuşturur.

Hikâyede tema: Bir metinde üzerinde durulan duygu, düşünce ve hayallere tema denir.

Hikâyede çatışma: Edebî eserde birbirine zıt durumların, karakterlerin bir arada anlatılması çatışmayı oluşturur. Hikâyede çatışma, hikâyenin içerisindeki kahramanların karşı karşıya gelmesi ile oluşur.

Olay Hikâyesi ve Durum Hikâyesi Arasındaki Farklar

a. Olay hikâyelerinde olay, durum hikayelerinde hayatın içinden bir an, kesit üzerinde durulur.
b. Olay hikâyelerinde okuyucuda merak ve heyecan uyandırılır. Durum hikâyelerinde okuyucuyu sarsan, çarpan, heyecana getiren bir anlatım sergilenmez.
c. Olay hikâyelerinde giriş gelişme ve sonuç bölümleri daha belirginken bu durum, durum hikâyelerinde söz konusu değildir.
ç. Durum hikâyelerinde belli bir sondan söz edilemezken olay hikâyelerinde öykünün bir sonu vardır.
d. Durum hikâyelerini okuyucu kendine göre yorumlarken olay hikâyeleri buna imkân vermez. Durum hikâyelerinde bitmeyen son herkeste farklı bir çağrışım uyandırır.

İç konuşma (İç monolog) : “Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım.” örneğinde görüldüğü gibi kahraman âdeta kendi kendine konuşmaktadır. Bu tekniğe iç konuşma denir.

Dil Bilgisi

İsim (Ad) : Evrendeki bütün canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, durumları, bütün bunların birbirleriyle olan ilgilerini karşılayan sözcüklere isim denir.

I. Varlıklara ve Nesnelere Verilişlerine Göre isimler
A. Özel isim: Benzerleri bulunmayan yaratılışta tek olan varlıklara verilen isimlerdir.
Özel isimler şu şekilde sınıflandırılabilir:
1. Kişi (şahıs) isimleri, soyadları ve takma isimler: Aybike, Necati, Yakup, Korkmaz…
2. Hayvan isimleri: Çomar, Tombiş…
3. Millet, devlet, topluluk boy, oymak isimleri: Türkler, Türkiye Cumhuriyeti, Selçuklular…
4. Kıta, bölge, köy, kent, dağ, deniz, ırmak isimleri: Türkiye, Amasya, İstanbul, Paris…
5. Dil, lehçe, din, mezhep ve tarikat isimleri: Türkiye Türkçesi, Farsça, Müslümanlık…
6. Kurum, kuruluş, dernek, okul, makam işletme isimleri: Türk Tarih Kurumu…

7. Saray, köşk, han, kale, köprü, kule, anıt vb. yapı isimleri: Ankara Tarihî Roma Hamamı, Savarona Yatı…
8. Kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin isimleri: Mai ve Siyah, Türkoloji Dergisi, Safahat, Milliyet…
Uyarı: “Güneş, ay, dünya” kelimeleri, astronomi, coğrafya terimi olarak kullanıldığında özel isim, diğer kullanımlarda ise cins ismidir.

B. Cins isim: Aynı türden olan canlı, cansız bütün varlık ve kavramlara verilmiş isimlerdir. Bu isimler, özel isimlerde olduğu gibi belirli tek bir varlık veya nesneyi göstermez.

Uyarı: Bazı cins isimler özel isim olarak da kullanılabilir. Örneğin fındık cins isimdir. Herhangi bir hayvana isim olarak verildiklerinde özel isim sayılır.

II. Varlıkların Oluşuna Göre İsimler
A) Somut isim: Duyu organlarımızla görüp kavrayabildiğimiz ve tabiatta madde olarak var olan gerçek nesne ve varlıkların isimlerıdır: çivi, ses, kum, lale, okul, oda, nehir, Çomar, İshak, Serpil, Sevim…
B) Soyut isim: Görünürde madde olarak var olmayan, duyu organlarımızla kavranamayan ancak zihnimizde ve tasavvurumuzda var olan kavramlara ve niteliklere karşılık olan isimlerdir: saygı, fazilet, hürriyet, keder…
III. Varlıkların Sayılarına Göre İsimler
A) Tekil isim: Sayıca bir varlığı karşılayan isimlerdir: toprak, ağaç, hüzün, sevinç…
B) Çoğul isim: Sayıca birden fazla varlığı karşılayan isimlerdir. Tekil isimlere çoğul eki (-ler, -lar) getirilerek yapılır: topraklar, ağaçlar, hüzünler, sevinçler… Uyarı: “-lar, -ler” eki her zaman eklendiği sözcükleri çoğul yapmaz, kelimelere değişik
anlamlar katar:
Topluluk ismi: Çoğul eki almadan, birden fazla varlığın bir araya gelerek oluşturduğu grupları karşılayan isimlerdir: meclis, deste, tabur, ordu, halk, sürü, kurul, takım…
Uyarı: Topluluk adları da öteki isimler gibi “-lar” çokluk eki alabilir: desteler, taburlar, ordular…

YAZMA

a. Yazma Tür ve Tekniklerini Tanıma

Hikâye Yazma Teknikleri
Dış dünyadan elde ettiğiniz bilgi, tecrübe ve gözlemler ile hayal gücünüzün bir araya gelmesiyle hikâyenin kurmaca dünyası ortaya çıkar. Kurmaca yazıyı dört temel ögeye ayırmak mümkündür: Kişi, zaman, mekân, olay.

1. Kişi
İster olay ister durum hikâyesi yazmaya karar veriniz mutlaka bir kişi oluşturmalısınız. Kişilerin insan olma zorunluluğu yoktur. Kişi bir hayvan olabileceği gibi cansız bir varlık da olabilir. Bir hikâyede kişiler oluşturulurken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta inandırıcı olmaktır.

2. Mekân
Mekânı oluştururken mekânın ve kişilerin uyum içerisinde olmasına dikkat ediniz. Örneğin; kralın yaşayacağı yerle, dilencinin yaşayacağı mekânlar farklı olacaktır. Mekân oluşturuken iç ve dış mekân seçimi yapmanız gerekebilir.

3. Zaman
Hikâyede olayları oluş sırasına göre anlatabileceğiniz gibi geriye dönüş (flashback) tekniğini kullanarak da anlatabilirsiniz. Geriye dönüş, çizgisel anlatımdan bir süreliğine kopup hikâyenin geçmişinden bir sahne göstermek demektir.

4. Olay
Hikâyenin temelini olay oluşturur. Hikâyedeki çatışma veya değişim/dönüşüm ile olay örgüsü çıkar. Olay örgüsü neden-sonuç çerçevesinde gelişen olaylar dizinine verilen isimdir. Örneğin; okuduğunuz “Gözyaşı” adlı hikâyede olay örgüsü şu şekildedir:
• Savaşın çıkması,
• Zarar görmemek için daha güvenli bir mekana kaçması,
• Ayşe’ nin de bu kaçışa katılması,
• Ayşe’nin savaşın sebep olduğu nedenlerden dolayı çocuklarını kaybetmesi,
• Bunun sonucunda yaşadığı psikolojik bunalım, sonrasında da bir daha ağlayamaması.

SÖZLÜ İLETİŞİM

a. Sözlü İletişim Tür ve Tekniklerini Tanıma Sunu Hazırlamanın Temel İlkeleri

Bir konunun, bir bildirinin, bir araştırma sonucunun dinleyicilere aktarılmasına sunum denir. Sunumda amaç, birkaç kişiye veya bir salondaki kalabalığa yapılan sunumun amaçları arasında bilgi vermek, bilgileri yenilemek, bir araştırma veya anket çalışmasının sonuçlarını açıklamak, bilimsel bir araştırmaya katkıda bulunmaktır.

Sununun Aşamaları

Sunuda amaç: Birkaç kişiye veya bir salondaki kalabalığa yapılan sunumun amaçları arasında bilgi vermek, bilgileri yenilemek, bir araştırma veya anket çalışmasının sonuçlarını açıklamak, bilimsel bir araştırmaya katkıda bulunmaktır.

Sunu kapak sayfası hazırlama: Sununun konusunu ve başlığını içeren kapak sayfasında konuşmacının adı yer alır. Kapak sayfasında yazıyı bastırmayacak bir zemin kullanılmalıdır. Sununun başlığı ve konuşmacının adı sayfaya ortalanarak yazılmalıdır.

Sunu akışı sayfası hazırlama: Sununun ana ve alt başlıklarını içeren “sunu akış sayfası” hazırlanmalıdır. Sunu akış sayfası dinleyicilerin konuşmayı ana hatlarıyla görmelerine yardımcı olur. Sunu akış sayfasında o sununun temel aşamaları yer alır ve burada ayrıntılı bilgilere yer verilmez.

Sunuda yazı kullanımı: Aynı yazı karakteri kullanılmalıdır. Sunularda dikkati dağıtmayacak nitelikte, sade ve okunaklı yazı karakterleri tercih edilmelidir. Yazı, görsel ve zemin ilişkisi sağlanmalıdır. Sunu akışında kullanılacak sayfalarda zemin rengi çok parlak ve koyu renklerden seçilmemelidir.

Punto, yazı karakteri, satır sayısı vb.nin uygunluğu: Sunu metninde genellikle 18 puntoluk yazı kullanılmalıdır. Sunu akışında kullanılacak sayfalarda satır sayısının sekizi geçmemesine de özen gösterilmelidir.

Sunuda görsel ve işitsel ögelerin kullanımı: Sunuyu görsel ve işitsel ögelerle desteklemek hem konuşmanın hem de sununun niteliğini artıracak ve dinleyicinin dikkatini çekecektir.

 

 

Yazı, görsel ve zemin ilişkisi: Yazının rengi ve metinde kullanılan görseller, zemin rengiyle uyumlu olmalıdır. Zeminin rengi yazının okunmasına engel olmamalıdır.

Bakış Açıları ve Anlatıcı Türleri Şunlardır:

1. Hakim Bakış Açılı (İlahi = Tanrısal bakış açısı) Üçüncü Tekil (O) Anlatıcı: Yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her şeyi bilir; görür ve duyar. Kahramanların gönlü veya kafasından geçenleri okumaya kadar uzanır.

2. Kahraman Bakış Açılı Birinci Tekil (Ben) Anlatıcı: Kahramanlardan birisidir. Bu anlatıcı, aynı zamanda olay örgüsünün bütün yükünü üstlenen asıl kahraman olabileceği gibi, daha da geri planda yer almış kahramanlardan biri de olabilir. Bir insanın sahip olduğu veya olabileceği bilme, görme, duyma, yaşama imkânları ile sınırlıdır.

3. Gözlemci Bakış Açılı (Ben veya O) Anlatıcı: Kurmaca dünyada olup bitenleri, sadece gözlemekle etmekle yetinir. İkinci aşamada da gözlemlerini âdeta bir kameratarafsızlığı ile okuyucuya nakleder. Bir “yansıtıcı” konumundadır. Çok daha az bilgilidir.

KONU TESTİNİ ÇÖZÜNÜZ…

AÖL TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 1 – 2. ÜNİTE 2 ŞIKLI TESTLE KOLAY ÖĞRENME

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 1 – 3,4. ÜNİTE ÖZETİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir